Merhaba,
Siz sevgili radyo dostlarından çok sık elektronik posta alıyorum. Meraklı sorularınız var biliyorum. Zaman zaman konser salonlarının fuayelerinde karşılaştığımızda ayak üstü yapılan sohbetlerimizde de benzer sorularla karşılaşıyorum. İşte bunları derleyip toplayıp, içten bir dinleyici-programcı buluşması yapalım dedim.
Bana en çok sorulan soruların biri ile başlıyorum: “Müzik Mutfağı programında çaldığınız müziklerin hepsini tek tek dinliyor musunuz?
”Dinliyorum tabi! Defalarca dinliyorum. Hatta radyoda çaldığımızdan çok daha fazlasını dinliyorum. Biz radyocular dinlediğimiz her müziği,her yorumu öyle kolay kolay beğenmeyiz çünkü.
Az önceki soruya benzer bir soru daha: Zor olmuyor mu onca CD’yi dinlemek?
Olmuyor! Bana kalırsa işin en zevkli kısmı dinlemek. Esaslı dinlemelerle dünyanın her noktasına, hatta geçmişe ya da geleceğe yolculuk yapabilirsiniz. Hele bir de insanın aklını başından alan harika bir esere denk gelmişseniz. “Ah keşke hiç bitmese, hep sürse!” dedirten cinsten. Günün birinde bitmeyecek bir CD yayımlanır mı acaba?
“Programlarınızda doğaçlama mı yapıyorsunuz yoksa bir metin yazıyor musunuz? Yazıyorsanız nasıl yazıyorsunuz?”
Tabi ki yazıyorum! Doğaçlama yapabilmeniz için öncelikle elinizde çok iyi bir metin olması lazım. Programınızın temel kurgusu sağlam olmalı o zaman dilediğiniz gibi doğaçlama da yapabilirsiniz. Nasıl mı yazıyorum? İşte işin bu kısmı biraz zorlayıcı olabiliyor. Müzik dinlerken elimden defter kalem düşmez oraya buraya sürekli notlar alırım ama bazen yazmak dinlemekten daha fazla zamanımı alır. Büyük bir titizlikle dinlediğim müzikler, program yazana kadar masamın üstünde ve aklımın bir köşesinde piramidin katları gibi yığıldıkça yığılır. Zamanı geldiğinde de içimden bir ses sinyal verir, haydi kalk, kalk yaz artık diye.
İtiraf etmeliyim ki şu soruyu soranlar da oldu: “Bir radyo programı yapmak için bu kadar eziyete katlanılır mı, deli misiniz siz?
Deliyiz! Kabul ediyorum. Delilikse delilik. Açıkçası radyocuların çoğu çok da normal olduğunu düşünmez zaten. Radyoda hayal gücünün sınırı yok, radyo bir hayal dünyası. Hem böylesi daha eğlenceli değil mi canım?
Bir de bunu soranlar var. Valla sordular: Ee peki başka? Asıl mesleğiniz nedir?
Ne başkası! Ne asıl mesleği! Bizi çok yakından tanımayanların tipik sorusu bu… Tanıyanlar bilir ki, bizim için bir tutkudur radyo. İkamet ettiğimiz mekanlar radyo stüdyolarıdır. Stüdyoda kulaklığı kafamıza geçirip mikrofonun karşısına geçtiğimizde kendi yarattığımız aküstik dünyada çok mutlu yaşarız biz. Mikrofon tadı almak sahne tozu yutmak gibidir ve mikrofonların asla sessiz kalmaması gerekir…
BBC Dünya Servisi'nden Michael Kaye ve Andrew Poperwell’ın dediği gibi: "Radyo medya cinidir, bir şişeye sığacak kadar küçük, bütün kıtaları içine alabilecek kadar büyüktür."
GAYE ÇAĞLAYAN