Biraz bekleteceğiz...Bilgilerini kontrol ediyoruz.
icon_player_arrow_down

Radyo dinlemek için
ADBLOCK
eklentisini kapatıp sayfayı yenilemen gerekiyor.

TAMAM
icon_player_favorite ŞARKIYI FAVORİLERİNE EKLEMEK İÇİN ÜYE GİRİŞİ YAP.
icon_player_volume icon_player_mute

saniye sonra kapanacak.

CANLI RADYO

AYDINLANMA ÇAĞI YOLUNDA İKİ HUYSUZ… VOLTAİRE - RAMEAU

Filozof ile Bestecinin Müzikal Dostluğu



Rameau – Voltaire 18. yüzyıl Fransız müzik tarihi şöyle hızlıca bir gözden geçirilse, Rameau’nun eserlerinin Aydınlanma çağı ruhunu kendine has bir şekilde yakaladığını görebiliriz. Voltaire’in de dediği gibi; “Rameau Fransa’nın baş müzisyenidir.” 1706 ve 1724 yıllarında yayınladığı 1. ve 2. Klavsen koleksiyonlarında her ne kadar 17. Yüzyıl geleneksel dans süitlerini sergilese de 1728 yılında bastırdığı 3. Koleksiyon tam anlamıyla tutku doludur ve 1722 yılında yayınladığı Traité de l’harmonie adlı bir anda Paris’te adının duyulmasını sağlayan “temel bas” üzerine devrim sayılabilecek müzik teori kitabının etkilerinin görüldüğü yenilikçi bir anlayışa sahiptir. 

1687’de yayımlanan Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica adlı kitabıyla klasik mekaniğin temelini atan ve bir anlamda Aydınlanma çağının başlangıcının sinyallerini veren döneminin en saygın isimlerinden Isaac Newton, Voltaire gibi Rameau’nun da hayran olduğu filozof, bilim adamı ve matematikçidir. Pek çok müzik tarihçisi ve teorisyeni bestecinin müzik teori kitabının Newton’ın ünlü yer çekimi kuramına eşdeğer bir etkide olduğunu savunmaktadır. Ayrıca dönemi için de ilerici bir anlayışla tonal armoninin kuramını şekillendirmektedir. Lully’nin bale süitlerinin, air de cour formunun ve de genel olarak orkestrasyon anlayışının etkilerinin görüldüğü ilk dönem yapıtlarının aksine opera besteciliğine geçişinden sonra Rameau’nun bestelerinde XV. Louis krallığının sonu ve de aydınlanma çağının başlangıcındaki Fransa’nın dramatik ve ilerici söylemini görürüz. Campra, Charpentier, Dauvergne, Gluck ve bazı çağdaşlarını saymazsak, Rameau tartışmasız Fransa’da çalışan en parlak ve yenilikçi bestecidir.

Yaşamı boyunca yanlış anlaşılmış olmasına karşın, besteleri kesinlikle Fransız Barok stilinin doruk noktasına karşılık gelir. 1766’da, yani Rameau’nun ölümünden iki yıl sonra Dijon Akademisi’nden Dr. Hugues Maret, Rameau’nun başarılarını ve önemini taçlandıran “Éloge historique de M. Rameau” adlı kitabını yayınlar. Rameau’nun yapıtlarını şu sözlerle dile getirir; ‘daima yeni ve daima çeşitlilik göstermekte […]  bazen, coşkulu, enerjik ve güçlü bir dokunuşla, en tatlı ve en memnun edici tınılarla, korku ve dehşeti uyandırdı, gözyaşlarına boğdu; sahnede en gösterişli en neşeli sahneleri sundu. Ve son olarak hiçbir bestecinin daha önceden yapmadığı hatta cesaret etmediği konuları işlemeye muktedirdi.’

“12 yaşımdan itibaren tiyatroyu yakından takip etsem de kendimi yetkin hissettiğim 50 yaşıma kadar opera üstüne çalışmadım” diyen Rameau’nun operaya karşı olan tutkusuyla yüzleşmesinin öğrencisi olan yetenekli genç şarkıcı Marie-Louise Mangeot ile evliğinden kısa bir süre sonra olması da yeterince ilginçtir.  Gerçekten de 1733 yılına yani 50 yaşına kadar opera besteciliğine bulaşmaz Rameau. İşte bu noktada Voltaire’nin varlığı bir başka etken rol oynamaktadır. Voltaire ilk kez libretto yazımına Tanis et Zélide ile başlar. Ancak herhangi bir temsil amacı güdülmemektedir bu metinde. İkinci çalışması olan, Samson gibi önemli bir dinsel karakteri işlediği librettosu ise sahne için tasarlanmıştır ve kendini müzikle ifade edecek bestecisini aramaktadır. Lully kuşağı takipçilerinden André Campra, Marc-Antoine Charpentier ve Michel Montéclair gibi besteciler ise dönemlerinin sonuna yaklaşmaktadırlar. Haliyle kendine yeni bir soluk arar Voltaire. Paris’e yeni yerleşmiş, adından söz ettirmeye başlamış ve de henüz opera alanına el atmamış bir besteci tam da Voltaire’nin aradığı kimliktir. Bu iki kimliğin birbirleriyle ilgilendiğini fark eden varlıklı sanat dostu patronlardan La Riche de la Pouplinière, Voltaire ve Rameau’yu 1730 yılında bir araya getirir.  Voltaire gibi sıradışı ve baskıya boyun eğmeyen tam bir aydınlanma çağı filozofunun aradığı ortam vardır Paris’te; baskı ortamı ve dinsel yasaklar. Paris’te sahnelenen ilk dinsel temalı opera sahneleme şansını Montéclair’in 1731’de büyük başarı elde eden Jephté operasına kaptırsalar da, bu operanın topu topu 10 gün sahnelenmesinin ardından Paris Başpiskoposu tarafından yasaklanması Rameau ve Voltaire’nin iştahını artırır.  Ne yazık ki Voltaire’nin librettodaki sürekli düzeltmeleri süreci çok yavaşlatır ve Rameau’nun operaya karşı ilgisinin kaybolmasına yol açar. Neredeyse bitmek üzere olan müziğini ve librettoyu arkasında bırakarak bu çalışmayı noktalar, Rameau. Neticesinde de bu ilk ateşli birliktelik meyvesini veremeden son bulur. Ancak müzik tarihi, hemen ardından gelen yakınlaşmayla başyapıtlarından birine kavuşur. Yüzyıllarca ses getirecek olan Jean-Philippe Rameau – Abbé Simon-Joseph Pellegrin ortak çalışması olan 1733 yılındaki Hippolyte et Aricie…

Her ne kadar ikilinin çalışması yarım kalmış olsa da, Voltaire için Rameau daima şu sözlerle anılır; “Bahtsızlığı müziği Lully’den daha iyi bilmek olan bir adam olmasındadır. Müzikal şartlarda kılı kırk yaratan bir detaycıdır ve bu yüzden de aşırı titiz hatta usandırıcıdır.” Yine de İngiltere’de sürgündeyken Rameau’nun Les Indes Galants operasının başarısını duyan Voltaire, dostu için “Rameau’nun müziğinin asla başarısızlığa uğramayacağını biliyordum” der.

Yılgınlıklara rağmen Voltaire eski ortağına sıklıkla yazmaya başlar, ancak Rameau’dan tek bir cevap bile alamaz. Rameau ise yeni bir operaya ve yeni ortaklığa başlamıştır; Castor et Pollux. Hayal kırıklığına uğrayan Voltaire bu defa şu yorumda bulunur; “Onun müziğini asla geçmişe Samson’a özlemle bakmaksızın düşünemem. Zayıf metnine rağmen, Castor et Pollux’nun Rameau’nun başyapıtı olduğunu düşünmekteyim.”

Nihayetinde, 1745 yılında 8 ay arayla Versailles Sarayında sahnelenmek üzere iki hafif saray operasında ortak çalışmada bulunur, bu bir türlü bir araya gelemeyen Voltaire – Rameau ikilisi… comédie-ballet ‘La Princesse de Navarre’ ve 5 perdelik opéra-bale ‘Le Temple de la Gloire’. Ne şanstır ki, her iki eser de günümüze ulaşabilmiştir.

Abbot Charles-Philippe Campion de Tarsan'ın karakalem çiziminde de resmedildiği gibi, her ikisi de uzun, doğal olamayacak kadar sıska ve kronik boyutlarda hastalıklıydılar. Ancak her ne kadar fiziksel görünümleri birbirine benziyorsa da iki düşünür de oldukça farklı kişiliklere sahiptiler ve ilişkilerinde fikir ayrılıkları eksik olmuyordu. Rameau teorisinin Pratik uygulamalarını ararken, Voltaire gündemde olmaktan hoşnuttu. Yine de dostlukları azınsanmayacak derecede önemliydi. Yaşamının sonlarına doğru Rameau varlığını kaybedince, Voltaire Rameau ile ortak çalışmalarından kendi payına düşen tüm kazançtan dostu için vazgeçti.

Aydınlanma Çağı Yolunda Yitik Bir Opera…

Mozart’ın Die Zauberflöte ve Verdi’nin Aida’sıyla karşılaştırılabilecek yakınlıkta yapıtı, Jean-Philippe Rameau’nun yaşamının sonlarına doğru bestelediği, bestecinin tragédies en musique olarak nitelendirilen beş operalık serisinin sonuncusu olan masonik elementlerle dolu “Les Boréades ya da Abaris” adlı beş perdelik operasıdır. Librettosunun, 1759 yılında vefat eden Louis de Cahusac’ın, neredeyse unutulmaya yüz tutmuş, Kuzey Dağlarının ötesinde ebedi ışık ve bereket ülkesinde yaşadığı düşünülen (Hyperborean) Borea halkı üzerine kurgulanmış bir Yunan mitolojisi uyarlaması olduğu tahmin edilmektedir. 

Ne yazık ki, Rameau’nun yaşamı boyunca hiç sahnelenmeyen bu operanın Fransız müzikolog Sylvie Buoissou’nun saray dokümanları, ödeme kayıtları ve sanatçı listeleri üzerinde yaptığı araştırmalara göre muhtemelen, sadece, 1763 yılında Choisy sarayındaki özel bir temsil için aynı yılın Nisan ayında Paris Operası’nda provasının yapıldığı bilinmektedir. Müzik tarihçileri tarafından pek çok hipotez ileri sürülse de, operanın neden kaderine terkedildiği ve hiç sahnelenmediği tamamen bir sır olarak kalacaktır. Ancak bir gerçek vardır ki, 20. yüzyıla kadar sessizce sırasını bekleyen, dönemine göre belki çok zor bir müziğe sahip olduğu ya da aşırı doğaüstü karakterlerin yer aldığı düşünülen operanın temsillerinden kısa bir süre sonra opera evi bir yangında yerle bir olur. Her ne kadar opera versiyonuyla sahnelenmese de, Rameua’nun bu gizemli eserinin bilinen ilk konser icrası 1770 yılında Lille’de yapılır. Rameau’nun ölümünden sonra J.J.M. Lacroix tarafından bulunan ve Ulusal Kütüphane’ye bağışlanan yapıt günümüze kadar burada istirahate çekilir. Ancak günümüzde opera versiyonu kadar çoğunlukla uvertür ve altı dans olarak orkestra süiti haliyle de sık sık seslendirilen eserin Mannheim stilindeki uvertürden sonra en sevilen bölümü, mistik elementler, tropikal bölgelere ait dönem Avrupası’ndaki dans figürleri ve melodileriyle canlı müzikal öğelerin kullanıldığı Contredanses en Rondeau başlıklı bölümdür. Oldukça kısa ve tekrarlanan müzikal yapının sunulduğu bir eser olmasına karşın, “Les Indes Galantes"teki "Air de Sauvages", "Air pour les Esclaves Affricains" ya da "Tambourin" bölümlerine olan benzerliğiyle Rameau’nun günümüzde en sevilen eserleri arasına girmiştir.
Halit Süha Çelikkıran

Benzer Haberler

  • CAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!
    MüzikCAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!Can Bonomo, pandemi nedeniyle ara verdiği canlı performanslarına 7 Ağustos Bodrum Antik Tiyatro ve 8 Ağustos Çeşme Açıkhava yaz konserleri kapsamında tekrar başlıyor.
    CAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!
  • HANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDE
    MüzikHANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDEHande Yener hayranlarının merakla beklediği 20.yılına özel Carpe Diem albümünü iki parçaya böldü.
    HANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDE
  • ZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLE
    MüzikZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLEBaşarılı isim Ziynet Sali, 'Kalbim Tatilde' single'ını sevenleriyle buluşturdu.
    ZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLE
  • KAŞ’TA KLİP!
    MüzikKAŞ’TA KLİP!Soner Arıca’nın geçtiğimiz hafta müzikseverlerle buluşturduğu, söz ve müziği kendisine ait ‘Çözelim Düğümü’ single’ı kliplendi.
    KAŞ’TA KLİP!
  • ‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’
    Müzik‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’'Dinle' şarkısıyla 1997 yılında Eurovision’da ülkemizi temsil eden ve üçüncü olan Şebnem Paker yıllar sonra o süreci anlattı.
    ‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’
  • SEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİ
    MüzikSEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİPop müziğin başarılı temsilcilerinden Simge, 5 Ağustos’ta gerçekleşmesi planlanan Harbiye konseri öncesi Sezen Aksu’dan uğur hediyesi aldı.
    SEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİ
icon_close
icon_close
Karnaval.com'u hangi dilde görmeyi istersin?
Hangi ülkenin eğlence ve yaşam haberlerini takip etmeyi tercih edersin?