Biraz bekleteceğiz...Bilgilerini kontrol ediyoruz.
icon_player_arrow_down

Radyo dinlemek için
ADBLOCK
eklentisini kapatıp sayfayı yenilemen gerekiyor.

TAMAM
icon_player_favorite ŞARKIYI FAVORİLERİNE EKLEMEK İÇİN ÜYE GİRİŞİ YAP.
icon_player_volume icon_player_mute
Seni Dert Etmeler Madrigal
Bazen bana gelir gider
Seni dert etmeler
Seni rüyalarımda hapsetmeler
Yıldızların hırsızları mı var
Tutamam, tutamam
Hep yeni bir gün doğar

Başka bir evrende
En güzel halinle
Sen hayata karış
Ben daha da biteceğim
Kırgınım kendime
Üşüyorum gölgende
Henüz bilmesen de
Belki bir gün gideceğim

Hiç gerek yok daha fazlasına
Zamanı tutmaya
Fezaya uçmaya
Geride kaldılar (geride kaldılar)
Geride kaldı o günler
Sen varken taptığım kasvetli şehirler

saniye sonra kapanacak.

CANLI RADYO

QUEEN SENFONİSİ

Bestecisi Tolga Kashif ile yapımcımız Füsun Özgüç’ün yaptığı bir röportaj.



Borusan Klasik arşivinde özel bir yere sahip olan Queen Senfonisi’nin bestecisi Tolga Kashif ile yaptığım bu röportaj, 2002 sonu ve 2003 başında, Cumhuriyet, Radikal gazeteleri ile Andante müzik dergisinde yayınlanmıştı. Yayınlanışından 13 yıl sonra, artık klasikler arasına giren eser ve bestecisi hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmak isteyenler için, bir kez de Borusan Klasik dinleyicileri için. 

Meşhur Klasik Müzik email grubundan bir email düşüyor posta kutuma. Tolga Kashif diye biri Queen Senfonisi yazmış. Yok yahu? Bana şarkı söylemeyi öğreten ve müziğin hayatıma egemen olmasının, klasik müzik eğitimi almaya karar verişimin baş müsebbibi olan merhum Freddie Mercury’yi ve birkaç gün sonra ölümünün 11.yıldönümü olduğunu düşünüyorum. Hemen albümü buluyorum ve heyecanla dinliyorum. Evet bu gerçekten de bir senfoni. İçinde Queen temalarının ve ruhunun saklı olduğu güzel bir senfoni, hem de. Sonra Tolga Kashif’in 20 Aralık’ta Bursa Devlet Bölge Senfoni Orkestrası’nı yönetmeye geleceğini öğreniyorum. 19 Aralık Perşembe. Bursa’da prova salonunun kapısındayım. İçeriden Çaykovski’nin 5.senfonisinin akorları geliyor. Heyecanlıyım. Bu benim yazılı olarak yayınlanacak ilk ropörtajım, ne de olsa. Prova bitiyor. Tanışıyoruz ve başlıyoruz Queen Symphony, müzik, bestecilik ve Tolga Kashif hakkında sohbete.

EMI’ın size Queen Senfonisi’ni ısmarlaması bir tesadüf mü? Yoksa zaten Queen fanatiği misiniz?
O dönemde, Londra’da Paramount Pictures için “The Criminal” adlı filmin müziği üzerinde çalışıyordum. EMI yazdıklarımın bir bölümünü dinlemişti. Aslında çok tesadüfi bir buluşmaydı. Claudio Abbado gibi bir çok şefle çalışmış, çok önemli bir prodüktörle öğle yemeğinde karşılaştık. Bana: “Queen müziği üzerinde, cross over bir şeyler yazmak ister misin?” diye sordu. Aslında Queen’in altı albümünü dinlemiştim.

Öyleyse Queen müziğine yabancı değildiniz.
Elbette. Çocukluğumdan beri dinlerim Queen’i. Bohemian Rhapsody’yi ve diğer hit parçalarını çok severdim. Ama tabii, 25 yıl sonra oturup böyle bir senfoni üzerinde çalışacağımı tahmin etmemiştim. Başlangıçta bilgisayar üzerinde bazı taslaklar hazırladım. Piyanoya geçerek bunları temalara dönüştürdüm. Belli fikirler oluşturdum. İşte her şey böyle oldu.

Sanırım EMI ile kontratlısınız.
Evet, aslında sadece bu albüm için anlaşmıştık. Ama şimdi yeni projeler var.

Lesley Garret’ın albümü mü?
Evet, Lesley’nin son albümü ve Queen Symphony aynı zamanda yayımlandı. Birçok ülkede ilk 5’e girdi. Gerçekten şoktayım.

Bir anda, spotlar üzerinize çevrildi.
Aslında bunu müzik yaptı. İnsanların hoşuna gitti, sanırım. Benim için önemli olan da bu zaten. Şimdi EMI ile yeni projeler üzerinde çalışıyoruz. Özellikle Arap ve Türk müziği üzerine yeni bir eser yazmak istiyorum. Amatör bir felsefeciyim. Felsefe okumayı çok seviyorum. Mevlana’yı  mesela.

Peki sizce insan farkındalığı nedir? Queen’in müziğinin insan farkındalığının bir parçası olduğuna inandığınızı söylemişsiniz.
Ah, evet. Yaratıcılık sürecine rağmen, melodinin bizi çok derinden etkileme becerisi ile ilgili kullandım o tanımı. İlham dediğimiz şey tüm yaratıcılık biçimlerinde yer alır. Ama bazı büyük müzik eserlerinde, doğrudan insan yüreğine ulaşan özel bir enerji ve frekans olduğuna inanıyorum. Picasso’nun çok sevdiğim bir sözü vardır. “Mutlu olsaydım, resim yapmazdım” der. Bu aslında insanın bir şeyi yapmak zorunda olması ile ilgili bir şey. Kendimi hiçbir şekilde Picasso’yla karşılaştırmıyorum ama benim de giderilmesi gereken en önemli ihtiyacım müzik yazmak. Örneğin Mozart’ı dinlediğinizde ya da başka büyük eserlerde müzik sizi kendi algılarınızın ötesine taşır ve genellikle sizin derin farkındalığınızın bir parçası olur. Biliyorsunuz beynimizin ancak %15’ini kullanabiliyoruz. Gerisi ne oluyor?

Peki, şu an durduğunuz nokta, daha önce planladığınız bir yer miydi? Besteci, şef ve prodüktör olmak.
Müziği hep sevdim. Altı yaşından beri müziğin içindeyim. Ben şöyle düşünüyorum: bir hedefe kitlenmek insanı sınırlıyor. Bu nedenle de her günü geldiği gibi karşılamaya çalışıyorum. Zaten derindeki bir duygu sizi yönlendiriyor. Herhangi bir durum karşısında, bazı seçenekler size pozitif bir enerji veriyor. Ve kendinizi ona bırakıyorsunuz. Garip bir şekilde de doğru kapılar açılıyor. Tüm bu Lesley Garret ve Queen kapıları benim önümde açıldı ve ben sadece yürüdüm. Sanırım sizin için tasarlanmış bir yol var ve onu buluyorsunuz.

Bunun doğruluğuna yürekten inanıyorum. Sizin için hangisi daha keyifli, beste yapmak mı, şeflik mi, yoksa prodüktörlük mü?
Bunu şöyle açıklayabilirim. Değişik şapkalar giymek gibi. Beste yapmak, ilham bulabilmeye yönelik bir süreç. Size gelen her şeyi olduğu gibi dışarıya çıkartabilmek için kendinizi açmalı ve bir kanala dönüşmelisiniz. Bana öyle geliyor. Performans ise tamamen farklı. Orada besteciye hizmet ediyorsunuz. Doğru yorumu bulabilmek için uğraşıyorsunuz. Yine bir bağlantı yapmanız gerekiyor, tabii. Besteciyi ve eseri doğru anlayabilmek için. Sahneye çıkınca da başka şeyler devreye giriyor. Teknik, iletişim ve  insanlar gibi.

Müzikteki görsellik ile görsellikteki müzik desem?
Ah evet. Biliyor musunuz? Bazı renkler belli sesleri çağrıştırır bana. Ya da duygular. Bunlar çarpıcı bağlantılar. Mesela Baba filmini izlerken önce Mozart dinleyin. Sonra aynı sahneleri heavy acid rock ile tekrar seyredin. Çok farklı şeyler deneyimlersiniz. Bu ikisi nerede birleşiyor? Hepimizin zihninde görüntü kayıtları var, duygularla birleşen. Ve bazen duygularımız aracılığıyla bunları tetikleyebiliyoruz, yeniden oluşturabiliyoruz. Müziğimin çok görsel olduğuna inanıyorum. Meditasyonu çok severim ve görselleştirmeyi de.

Peki Queen Symphony’i yazarken neler gördünüz?
Çok görüntü vardı. Örneğin We are the Champions’da. Bu parçadaki melodi çok lirik, hatta hüzünlü.  Fakat sözler, biz şampiyonuz! diye bağırıyor. Orada bir ironi var. Küçük  bir çocuk, göz alabildiğine çorak bir yerin ortasında duruyor. We are the Champions onun umudu, dileği ve özlemi. Biz şampiyonuz söylemi gerçekten bir soru işareti benim için. Bu nedenle senfoninin o bölümü çok yumuşak başlıyor ve sonda yükseliyor. Ayrıca etnik davul vuruşlarıyla büyük bir tören alayı gibi... Antik bir şeyler... Kafamda böyle karışık görüntüler vardı işte.... (Gülüyoruz)

Neden koro kullandınız? Freddie’nin sesi ile bir bağlantı mı?
Aslında eserde şarkı sözlerini kullanmak istemedim. Çünkü hiç kimse Freddie’nin etkisine ulaşamazdı. Grubun dört kişiyle ulaştığı volume çok güçlü. Koroyla epik bir etki yaratmaya çalıştım. Freddie operayı çok severdi. Montserrat Caballe ile olan albümünü hatırlarsınız. Ayrıca baleye de düşkündü. Bunu herkes bilmez ama Freddie Mercury çok kültürlü bir adamdı. Onun üstün ve abartılı olduğunu düşünüyorum. Senfoni de böyle olmalıydı. Koronun insan sesi bağlantısı olarak yer almasını istedim. Soyut vokaller yazdım. Böylece dil engeli de ortadan kalkmış oldu. 

Klasik müzik konserleri yönetmeye devam edecek misiniz?
Kesinlikle. Bunu çok seviyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Büyük eserler size her seferinde yeni yönlerini gösteriyorlar. Yarınki konserde yer alan Çaykovski 5.senfoniyi onuncu kez yöneteceğim. Her seferi bir başka deneyim yaşadım. Yeni zorluklar ortaya çıkıyor, yeni sorular beliriyor. Harika. Müziğin güzelliği de bu zaten. Hiçbir zaman aynı olmuyor.

Çünkü biz de değişiyoruz.
Kesinlikle. Değişiyoruz. İnşallah kötüye gitmiyorumdur (Gülüyor). Deneyim kazandıkça daha farklı görmeye başlıyorsunuz. Yeni öncelikler keşfediyorsunuz. Örneğin bu orkestra çok genç olmasına rağmen, derinliği var. Müzikal anlayışları güzel. İletişimimizin iyi olduğunu düşünüyorum. Geleceğe yönelik olarak ta, bu tip orkestraların desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.  Bu insanların sanatı listenin tepesine yerleştirmesiyle ilgili bir sorun aslında. Ne yazık ki bugün dünyada herkes paranın peşinde koşuyor. Ben de hayatımı müzikle kazanıyorum. Hep bağımsız çalıştım. Sürekli bir işim olmadı. Müşterilerle doğrudan muhatap oldum. Ekonomi dinamiklerinin farkındayım. İşlerin nasıl yürüdüğünü iyi biliyorum. Ama yine de sanatın bize verdiği şeyin muhteşem ve çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Bugün ruhsal açlık had safhada. Sömürücüler tavana vurmuş durumda. Oturup Beethoven’ın bir dörtlüsünü dinlediğimde, kendimi zenginleşmiş hissediyorum, mesela.

Bugün, herkes önce karnını doyurmayı düşünüyor.
Evet ama eğer ruhsal olarak şarj olursanız, karnınızı doyurmak için daha iyi yollar bulabilirsiniz. Atatürk’ün 1930’larda ilk işlerin arasında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın temellerini atması ve “bakın bu çok önemli” diye işaret etmesinin ne kadar önemli olduğunu, şimdi daha iyi anlıyorum. Elbette herkes için ilk sırada, suyunun akması, başının üzerinde bir çatı olması ve fiziksel ihtiyaçlarının giderilmesi yer alır. Aslında buna herkesin ulaşabilmesi için dünyada yeterince kaynak var. Ama dünyanın bir bölümü buna sahipken, üçüncü dünya ülkelerinin sıkıntı içinde olması komik değil mi?

Müzik bizi kurtaracak aslında ama....
Evet ama... Biri bana “parayla mutluluk yan yana gelmiyor” dedi. Bunun bir dengeye ulaşması mümkün bence. Bu kişinin parametreleriyle ilgili bir şey sanırım. Bilmiyorum. Hey! Ben de henüz tüm yanıtları bulamadım.

Hep birlikte arıyoruz, yanıtları... Müzik dışında ne tür hobileriniz var. Pardon müzik hobiniz değil.
Yo yo hayır. Öyle. Aslında profesyonel olarak çalışmaya başladığımda çok ciddiydim. Dünyanın her yerine oradan oraya koşturup duruyordum. Japon reklamları, sinema reklamları, TV reklamları... Bunlar müziği ürün-mal anlamında besliyor. Şimdi 40 yaşındayım. Bakıyorum. Müzik benim aşkım. Hobim. Bunu yapacağım diyorum. Başka hobilerim de var. 3-4 yıldır Tai Chi yapıyorum. Bana çok iyi geliyor. Heyecanlandığımda, beni yatıştırıyor, hızımı yavaşlatıyor. Satranç oynamayı severim. Tabii bir de tavla var.

Sahi mi?
Evet. Risk almayı öğreten bir oyun. 22 yaşındaki erkek kardeşimle oynuyoruz. Beni hep yeniyor. Hiç korkusu olmayan biri (Gülüyor).

Tolga Kashif çok sıcak ve güzel bir insan. Sorularıma samimiyetle yanıtlar veriyor. Düşüncelerini paylaşmayı seviyor. Dedim ya heyecanlıydım. Bir de öğleden sonra yine provası var, arada karnını doyurması gerekiyor. Bazı sorularımı bir sonraki sefere saklıyor ve yanından ayrılıyorum.

FÜSUN ÖZGÜÇ

Benzer Haberler

  • CAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!
    MüzikCAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!Can Bonomo, pandemi nedeniyle ara verdiği canlı performanslarına 7 Ağustos Bodrum Antik Tiyatro ve 8 Ağustos Çeşme Açıkhava yaz konserleri kapsamında tekrar başlıyor.
    CAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!
  • HANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDE
    MüzikHANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDEHande Yener hayranlarının merakla beklediği 20.yılına özel Carpe Diem albümünü iki parçaya böldü.
    HANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDE
  • ZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLE
    MüzikZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLEBaşarılı isim Ziynet Sali, 'Kalbim Tatilde' single'ını sevenleriyle buluşturdu.
    ZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLE
  • KAŞ’TA KLİP!
    MüzikKAŞ’TA KLİP!Soner Arıca’nın geçtiğimiz hafta müzikseverlerle buluşturduğu, söz ve müziği kendisine ait ‘Çözelim Düğümü’ single’ı kliplendi.
    KAŞ’TA KLİP!
  • ‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’
    Müzik‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’'Dinle' şarkısıyla 1997 yılında Eurovision’da ülkemizi temsil eden ve üçüncü olan Şebnem Paker yıllar sonra o süreci anlattı.
    ‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’
  • SEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİ
    MüzikSEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİPop müziğin başarılı temsilcilerinden Simge, 5 Ağustos’ta gerçekleşmesi planlanan Harbiye konseri öncesi Sezen Aksu’dan uğur hediyesi aldı.
    SEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİ
icon_close
icon_close
Karnaval.com'u hangi dilde görmeyi istersin?
Hangi ülkenin eğlence ve yaşam haberlerini takip etmeyi tercih edersin?