Biraz bekleteceğiz...Bilgilerini kontrol ediyoruz.
icon_player_arrow_down

Radyo dinlemek için
ADBLOCK
eklentisini kapatıp sayfayı yenilemen gerekiyor.

TAMAM
icon_player_favorite ŞARKIYI FAVORİLERİNE EKLEMEK İÇİN ÜYE GİRİŞİ YAP.
icon_player_volume icon_player_mute
Dünya Hevesi Tuğba Yurt
Azalıyor içimdeki sevgimle nefretim
Bir kayıp değil gibi sanki sensizliyim
Bu sona kolay kolay gelinmezmiş, anladım
Hissizleşti yüreğim
Keşke olduğum gibi sevebilseydin beni
Fark etmedin bile günbegün bittiğini
Hayretle izledim bu yabancılaşmayı
Öylesine değil
Sana n'oldu? Bi' değiştin
Kapılıp gittiğinse boş dünya hevesi
Gözü doysa gönlü doymuyor, alıştı belli ki
Ve benim artık sana ait olamama hissim
Her şeyi bitiriyor
Sana n'oldu? Bi' değiştin
Kapılıp gittiğinse boş dünya hevesi
Gözü doysa gönlü doymuyor, alıştı belli ki
Ve benim artık sana ait olamama hissim
Tadımı kaçırıyor
Keşke olduğum gibi sevebilseydin beni
Fark etmedin bile günbegün bittiğini
Hayretle izledim bu yabancılaşmayı
Öylesine değil
Sana n'oldu? Bi' değiştin
Kapılıp gittiğinse boş dünya hevesi
Gözü doysa gönlü doymuyor, alıştı belli ki
Ve benim artık sana ait olamama hissim
Her şeyi bitiriyor
Sana n'oldu? Bi' değiştin
Kapılıp gittiğinse boş dünya hevesi
Gözü doysa gönlü doymuyor, alıştı belli ki
Ve benim artık sana ait olamama hissim
Tadımı kaçırıyor

saniye sonra kapanacak.

CANLI RADYO

ÇEMBERDEN UZAK, ÇEMBERİN İÇİNDE BİR ADAM!

Karnaval stüdyolarında ağırladığımız Manuş Baba ile müziği, albümü, hayata bakışı üzerine samimi bir sohbet...

Karnaval.com / Melda Şeyhanoğulları

Manuş Baba'yı henüz dinlemeyen varsa yeni nesil Türk müziğine dair çok şey kaybediyor demektir. Bu genç adam yollarda, kentlerde, dostluklarda büyüttüğü duygularla yaptığı şarkıları, sevilen şarkılara yaptığı cover'ları, kendine özgü ses rengi ve tarzı ile hem sizden, bizden biri hem de başka bir dünyanın insanı...

Geçtiğimiz hafta yayınladığı ilk albümü "Dönersen Islık Çal" ile hayranlarını ihya eden Manuş Baba'nın samimi sohbetine buyurun siz de katılın...

- İlk olarak 2004 yılında kurulan (yanılmıyorsam tabi) grubunuz ‘Güneşe Yolculuk’tan bahsetseniz biraz. Nasıl kurdunuz, müzik serüveninize etkileri neler oldu?

2004 yılı benim lise son dönemime denk geliyor. İhtiyaçtan kurulmuştu ve üniversitelerde sahne alıyorduk. Öğrencilerin yemekhane gibi taleplerini dile getirdikleri çeşitli üniversite buluşmalarında katılıyorduk.. Grupta bağlama vardı, bendir vardı, ben gitar çalardım, türküler söylerdik. Güneşe Yolculuk,  Yeşim Ustaoğlu'nun eski bir filminin de adıdır. Uzun bir yol hikâyesini anlatıyor. Bunun gibi birçok filmin benim müzikal yolculuğumda da etkisi vardır ayrıca. Güneşe Yolculuk ismini tercih etmemizin asıl nedeni ise, güneş güzel bir simgedir. Varacağın yer o güzel, ışıklı, güzel günler, umut anlamlarını taşıyor. 

-Ne zaman dağıldı grup?

5-6 yıl kadar sürdü, profesyonel sahne hayatı yerine alternatif buluşmalarda bir arada olup, şarkılar türküler söylemek amacıyla kurmuştuk zaten. Piyasalaşmak, ünlü olmak gibi bir derdimiz yoktu.

-'Manuş Baba'ya geliyoruz o zaman. Tercih ettiğiniz bu ismin hikâyesini artık pek çoğumuz biliyoruz, ama sahne adı olarak kullanmaya ne zaman, nasıl karar verdiğinizi pek bilmiyoruz. Biraz bundan bahsetsek...

Tarsus, çocukluk hatırası benim için çok büyük bir anlam ifade ediyor ve bunu da taşımaya devam ediyorum. Anneannemden kalma küçüklük hatırası... Yani güzel, küçük çocuk anlamına gelen, sevimli bir isim aslında Manuş. Ailemizde, Tarsus'ta bu tarz kısaltmalar herkes için kullanılırdı. Tabi benim adım Mustafa,  neden Manuş diye kısalttıklarını bilmiyorum. Sonuçta çocuklar doğduklarında daha sevimli olması için saçma kelimeler kullanılabiliyor. Yeğenimin adı Aras mesela, Bip diye seviyorum çocuğu. Severken saçma kelimeler de kullanabiliyoruz böyle.  Tabi anneannemin çok da güzel yakıştırdığını düşünüyorum Manuş adını. Baba ise, beni büyüten o güzel adam. Hala hayatta ve desteğini hiç bir zaman esirgemez. Elini her zaman sırtımda hissederim. Ve bu kendi yaşam sürecimi -şu an 29 yaşındayım- bu iki kelime çok güzel bağlıyor birbirine. Manuş daha geçmişe dair ve Baba da geleceğe dair... Ve ikisinin arasındaki zamanı da, geçmiş ve geleceği yani, bağdaştırmam gereken bir nokta vardı. Çünkü hayatı anlamlandırmam gerekiyordu. İsimlerin çok büyük bir önemi olmasa da, benim insanlara anlatacaklarımı anlamlı kılacak bir hikâye kurmam gerekiyordu. Ortaya da bu isimler çıktı. Kısaca bütünleştirirsem; ilk ve son, her zaman uzun bir yolu ifade ediyor benim için ve o yol insan olmanın, değer yargılarının, hüznün, kederin, dünyayla barışık olmanın, insanlarla bir arada bir şeyler paylaşmanın önemini anlatıyor aslında benim için. Manuş ve Baba bir araya gelince de işte ben doğuyorum. Ne kadar temsil edebilirsem bu değerleri, bu isimleri taşımaya devam ediyorum.

-Adınızın duyulmaya başlaması her ne kadar, özellikle Nazan Öncel cover’ları ile olsa da, siz öncesinde de kendi müziğinizi yapan birisiniz. Bu nedenle sormak istiyorum, cover çalışmalarının bir şekilde adınızı duyurmaya yardımcı olacağını düşünerek mi başladınız, yoksa zaten kendiliğinden mi gelişti bu süreç?

Cover aslında bir şekilde 'yeniden yorumlama'ya denk geliyor. Mesela YouTube'da ilk paylaştığım parça, Gürcü halk türküsüydü. Paylaşımlarımda da türkü, pop, rock, geniş bir yelpazede oluyor paylaşımlarım. Sonrasında Yunanca bir türkü söyledim. Sonra Nazan Abla'dan iki şarkı, Sezen Aksu'dan 2 şarkı, Ahmet Kaya'dan okudum. Kendi bestelerimi paylaştım ara ara... Kendi türkü bestem var, onu da ekledim. Tabi süreç biraz da kendi hissettiğim duygusal yoğunluktaki şarkılara denk geliyor biraz... Sevdiğim şarkıları yorumladım aslında. Çünkü bir şeyi yeniden yorumlamak, cover'lamak cesaret isteyen bir şey. Cesaretli bir adam olsam da, yine de korkutucu bir durumdu. Çünkü o şarkılar her zaman bir yerlerdeydi. Birileri onları sahiplendi, şiirleri sahiplendi. Sen alıp onu yeniden okuyorsun. Eline gitar alıp insanlara tekrar sunmaya çalışıyorsun. Ama tabi yeniden sunmak derdim yoktu. Yaşadığım duyguların dışa vurumuydu... 

-Cover çalışmalarında benim dikkatimi çeken bir şeyi sormak istiyorum. Nazan Öncel şarkılarını yeniden yorumlarken mesela, duyguları sanki daha üst tonlardan, daha sert veriyorsunuz da, Ahmet Arif'in "İçerde" şiirine yaptığınız bestede daha yumuşak, umut dolu bir hava var. Belki de, o bestelerin, şiirin kendisinde var olan, hakim duygusundan daha farklı bir ton gördüğü için sevdi insanlar bunları.... Ne dersiniz?

Aa evet, bunu dün de bir yerde konuştuk hatta. Mesela albümde "Haberin Var mı?" şarkısı, yani "İçerde" şiirine yaptığım beste,  yeni düzenlemesiyle yer alıyor.  O şiirin benim için bir hatırası var ve Ahmet Arif'in gerçekten de mahpusta yazdığı bir şiirdir. Kör duvarların, demirlerin arkasında, güneş hasretiyle yazmış.  "Bin yıllık bahar hasretiyle" yazmış yani. Ömürlük bir hasret.  Tabi burada okurken ne hissettiğim bana bağlı bir şey, şiiri müziklendirmenin cesareti de buraya bağlı. İnsanların sahiplendiği bir şiir, birçok insan hüzünlenebilir o şiiri okurken ama benim okurken hissettiğim şey, bahara aldanmadan duyduğunuz o gelecek hasretini,  biraz daha neşeli bir kederle yaşamak... Sen-ben yaşıyoruz aslında hüznün de, kederin de en güzelini. Neşeyi de biz yaşarız en güzel haliyle. Egosal bir durum değil bahsettiğim. Benim hüznüm, benim neşem bana ait durumu değil anlattığım. Sonuçta bu ülkede neler yaşandığını biliyoruz ve en içten acısıyla da yaşıyorum bazı şeyleri. İşte İçerde şiirini de biraz daha bahara ithafen, neşeyle dinleyecek insanlar. Bu şiir her ne kadar bizi biraz hüzne itse de, Ahmet Arif'in bana hissettirdiği tek şey var: O özlenen bahar gelecek ve biz o baharı, bu şarkıyla, bu müzikle karşılayacağız.  

-Cover'larla ilgili bölümü geçmeden sorayım yine... İzlenme rakamları her biri milyonları bulan bu kadar başarılı ve sevilen cover çalışmalarından sonra, kendi şarkı seçimlerinizde başarısızlık endişeniz oldu mu peki?

Sosyal medya süreci bana bu konuda çok yardımcı oldu. Çünkü insanlar, yorumladığım şarkıların yanı sıra hep kendi bestelerimi de dinlediler.  Hem sosyal medya paylaşımlarında, hem konserlerde repertuarı yarı cover yarı kendi şarkılarım şeklinde düzenledim. Çünkü insanların, sadece başka şarkıları yorumluyor demesini de istemedim. Müziğe dair yeni bir şeyler ürettiğimi de fark etsinler istedim. Ve tabi albüm süreci de bu anlamda çok önemliydi.  Albüm dinledikleri zaman da bir şeyleri keşfedecekler belki.  Ya da yeniden keşfedecekler. Bu süreç de, benim kendimi anlamlandırdığım ve dinleyiciye giden yolda yeni bir sound sunduğum bir yol olacak yani.

- Konu açılmışken hemen albüme geçelim… Murat Kınay ile tanışmanız, albüm yapmaya karar vermeniz ve yaşadıklarınız... Nasıl işledi albüm süreci?

Murat Ağabey ile yaklaşık 5-6 yıldır zaten kardeş gibi birlikte çalışıyoruz. Sonraki süreçte de menajerlik anlaşmamız üzerinden, albüm yapımcılığına kadar uzanan bir zaman oldu. Birbirine inanmakla başlayan bir yol arkadaşlığı durumu var ekibimizde.  Bir şeyler için kavga ediyorsak, kötü de olsa,  iyi de olsa onun çözümüne dâhil herkes. Birilerini, bir şeyleri kaybetmektense hep çözüm üretmeden yanayım ben. Çünkü İstanbul gerçekten yorucu bir şehir.

- Albümde de yer alan türkü besteniz var mesela... Gülcemal... Günümüz dünyasında daha alternatif işlere uğraşan insanlar, türkü cover'ları yapsalar da, türkü formatında beste yapmaktan uzaklar. Sizin türkü bestenizin olması da ilginç bu noktada. 

Bunun biraz yaşadığım yerlerle de alakası var. Adana, Mersin, Çukurova... Tarlalarda, portakal bahçelerinde büyüdük.  Babamın elinde pilli bir kasetçalar, getirir Neşet Ertaş dinletirdi bize. Eskilerden daha birçok isim. Hayatımda hep türkü vardı bu nedenle. Bağlama olmadı ama hayatımda, babam gitar alıp verdi elime.

-Yeri gelmişken kendi müziğinize en çok hangi enstrümanı yakıştırıyorsunuz? Beste yaparken en çok hangi aleti kullanıyorsunuz?

Birçok enstrümanı çok seviyorum da, gitarı sevip sevmediğimden emin değilim artık.

-Eğitimini de aldınız ama...

Evet, üniversitede Klasik Gitar Ana Sanat Dalı bölümü okudum. Ama okulda yaşadığım bazı sıkıntılardan dolayı biraz soğudum. Keman çaldım onun dışında, piyano çaldım. Bağlama az az da olsa çalıyorum. Beste yaparken gitar ve piyanodan oluşan bir sistemim var evde, onlarla çalışıyorum.

- Müzik tarzınıza gelince... Dinleyici yorumlarına da bakınca, pek bir kalıba sığdırılamıyor tarzınız. Kimse pop ya da rock ya da arabesk diyemiyor pek.  Siz bir yere koyuyor musunuz? Popüler kültürün neresinde duruyor?

Ben de şaşırıyorum. "Sevda"yı yorumlamıştım mesela, Aysel Gürel ve Atilla Özdemiroğlu eseri. Evde darbuka, klavye, gitar ve bağlama ile çalıp, kendim efektledirip kaydettim. Ufak bir arabeski yapı da var aslında orda. 

-Ama değil de bir taraftan.

Evet değil de... Popüler kültüre gelince uzağında kalmak istediğim bir dünya değil. Kendim olduğum sürece, olduğum gibi kabullenildiğim sürece sıkıntı yaşamam. Ben buyum işte, tişört, hırka giyinip kendi halimde takılıyorum. Sahnede beyaz gömlek giyinip, insanlara en azından yaptığım işe ve kendime değer verdiğimi göstermek istiyorum. Çünkü sahne başka bir dünya.  Sonuçta yaptığım işin farkındayım ve müzik hayatımı ne kadar profesyonelleştirmek istediğimin de farkındayım. Bu noktada da çemberden uzak, ama çemberin içinde yer almaya çalışıyorum. 

- O zaman şuraya geliyoruz. Sizi yıllardır dinleyen, konserlerinizi kaçırmamaya çalışan birçok insan belki bu nedenle albüm fikrine, ‘popülerleşmenize’ çok da sıcak bakmadı. Müzik sektöründe de yıllardır tartışılan bazı sorunlar var.  Bu noktada sizce de 'popülerleşmek' bir şekilde duruşunuzdan ödün vermek, müziğinizi değiştirmek anlamına geliyor mu? Sonraki albüm süreçlerinde sorunla karşılaşırsanız bir şeyleri alttan alır mısınız? Yoksa aynen devam ederim mi diyorsunuz?

Aynen devam ederim. Ben de şu an zaten 4 albümlük şarkı var. Dönersen Islık Çal'ın hazırlanma süreci çok yoğun ve yorucu geçti. Murat Ağabey ile birlikte görüştüğümüz başka yapımcılar da oldu. Böyle bir sözleşme anlayışı yok. Benim de tarzıma uygun değil bu. Tamam, bir şeyler üretiyorum, bir şeyler yapmaya çalışıyorum ama İstanbul dünyası ilk geldiğimde yüzüme öyle bir tokat vurdu ki... Yine de Antalya sürecindeki tecrübem sayesinde yıpranma-yeniden yaşama telaşı, İstanbul'da da aynen tekrarladı. Bir şeylere bu nedenle gözü açık baktım. Ve bu zaman kadar da kimseye imza atmadım. Son süreçte de kendi planlarımızla hareket edip, Murat Ağabey ile birlikte albüm çıkardık. Albüm süreci tamam böyle geçer, ama devam etmesi için de elimden geleni yapacağım. Çünkü biriktirdiğim çok şey var, anlatmam gereken, anlatmak istediğim çok hikâyem var. Ama tüketilmek adı altında da bir şeyleri hemen paylaşmaktan hoşlanmıyorum. Zamana yaymak istiyorum. Her şeyi tüketmekten yana değilim. Ama süreç ne kadar yorucu olsa da devam edeceğim. Sadece o 'popüler dünyanın' arasına gireceğimi hissettiğim noktada da, ona göre profesyonel hareket edeceğim. Ya aslında beni kasan bir durum da değil. Sadece ben kendimi bazen kuruntuya düşürüyorum. Ama konserlerde ya da başka zaman, karakterimi değiştirip dönüştürmeden duruma ayak uydurmayı da becerebiliyorum. 

Ki 'Dönersen Islık Çal' için şunu söylemek istiyorum. Bu albüm biraz da hediyeydi dinleyiciler için. Çünkü bir buçuk iki yıldır, sayısız şehir gezdik, konser verdik. Şimdi İstanbul'da bazı sanatçı dostlarımızla konuşunca genelde albüm çıkarıp konser vermek istiyorlar. Bizde ise durum tam tersine işledi. Önce konserler ve sonra albüm. İnsanların bu anlamda heyecanı benim için çok daha özel oldu.

- Bu arada Türkiye'de çok fazla ilde, hatta ilçelerde sahne alıyorsunuz. Türkiye'yi bu kadar çok gezen sayılı isim var. Bu coğrafi farklılıklar, halk kültürünün değişik özellikleri, müzikal olarak yeni şeyler katıyor mu tarzınıza, size?

Tabi ki. Bir kere zaten yol çok önemli benim için. Beni büyüten, evrenimi genişleten gittiğim yol. Duygusal olarak gelişmemi sağlıyor. Gittiğim yerlerde dikkat ettiğim bazı şeyler var. Mesela Gaziantep'te bir Antep türküsü, Samsun'da isem bir Karadeniz türküsü okumaya çalışıyorum. İlk defa, ya da bir kaç defa gitmiş olayım, orada yaşayan insanların kedi kültürüne dair bir şey okumak çok keyifli ve anlamını bulan bir şey. Çünkü o kadar yol gidiyorsun ve orada seni karşılayan insanlara ne vereceğin çok önemli. Tamam istediğin besteyi yap, istediğin şarkıyı söyle; onlar sana geliyorlar ama sen onlara ne vereceksin? Dinleyicinin senin karşında rahat hissedeceği bir noktanın olması gerekiyor. 

-Müzikal olarak peki, aklınızda değiştiriyor mu bazı yapıları?

Çok değiştiriyor. Turnedeyken, gittiğimiz yerlerin yerel radyolarını diliyoruz yollarda. Ve her yörenin farklı farklı tarzları var. 

- Bestelerinizdeki pop, rock, arabesk, türkü sound'larının değişiminde bunun da etkisi var mı o zaman?

Evet, evet. Hepsi de beni mahvediyor aslında. Çünkü bir şekilde karamsarlığa bulaşmadan, o kaos içerisinde bir düzen çıkarmaya çalışıyorum. İyi bir dinleyiciyim, görsel hafızam da kuvvetli. Bu nedenle dinlediğim ve gördüğüm her şeyin yarattığı duygu yoğunluğu ve hissettirdikleri de farklı oluyor. O yüzden de ortaya çıkan her zaman aynı tarzı yansıtan bir müzik olmuyor.

- Biraz da Manuş Baba'nın günlük yaşamında bahsetsek.... Evde veya dışarıda zamanınız nasıl geçiyor? Neler yapmaktan keyif alıyorsunuz? 

Aşırı kalabalığı seven bir adam değilim. Eşimiz, dostumuz bir arada olduğumuz sürece mutlu oluyorum. Ama İstanbul'un kalabalığı beni biraz yoruyor. O nedenle biraz daha evci bir adam olmaya başladım. Evde, daha doğrusu mahallede zaman geçiriyorum. Güzel bir mahallede yaşıyorum, Balat'ta. Çıkıyorum, esnaf, mahalle cafe'leri, ayağımda terlikle bakkaldan ekmek alabildiğim rahat bir yer. Çocuklarla sokakta top oynuyorum. Yemek yapıyorum. 

- Son olarak sizi en çok kızdıran ve en çok keyiflendiren kelimeler durumlar nedir diye sorsak....

İyi niyetimin suistimal edilmesinden nefret ederim. Mutlu olmam için de bana bir çikolata alınması yeter ya. Küçük mutluluklar yeter...

Veda ederken, Manuş Baba'nın taptaze B!P Akustik'te söylediği "Değmez" performansını kaçırmayın diyoruz...

Benzer Haberler

  • CAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!
    MüzikCAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!Can Bonomo, pandemi nedeniyle ara verdiği canlı performanslarına 7 Ağustos Bodrum Antik Tiyatro ve 8 Ağustos Çeşme Açıkhava yaz konserleri kapsamında tekrar başlıyor.
    CAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!
  • HANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDE
    MüzikHANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDEHande Yener hayranlarının merakla beklediği 20.yılına özel Carpe Diem albümünü iki parçaya böldü.
    HANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDE
  • ZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLE
    MüzikZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLEBaşarılı isim Ziynet Sali, 'Kalbim Tatilde' single'ını sevenleriyle buluşturdu.
    ZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLE
  • KAŞ’TA KLİP!
    MüzikKAŞ’TA KLİP!Soner Arıca’nın geçtiğimiz hafta müzikseverlerle buluşturduğu, söz ve müziği kendisine ait ‘Çözelim Düğümü’ single’ı kliplendi.
    KAŞ’TA KLİP!
  • ‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’
    Müzik‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’'Dinle' şarkısıyla 1997 yılında Eurovision’da ülkemizi temsil eden ve üçüncü olan Şebnem Paker yıllar sonra o süreci anlattı.
    ‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’
  • SEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİ
    MüzikSEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİPop müziğin başarılı temsilcilerinden Simge, 5 Ağustos’ta gerçekleşmesi planlanan Harbiye konseri öncesi Sezen Aksu’dan uğur hediyesi aldı.
    SEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİ
icon_close
icon_close
Karnaval.com'u hangi dilde görmeyi istersin?
Hangi ülkenin eğlence ve yaşam haberlerini takip etmeyi tercih edersin?